22-Medeni Usul Hukukunda “Süreler”
1

SÜRELER

Sürelerin Çeşitleri

 

Kanunun Belirlediği Süreler

                            Bu süreler kanun tarafından belirlenmiştir. Örneğin, cevap verme süresi, istinaf ve temyiz süresi. Kanunda belirtilen sürelerin bir kısmı mahkemeler için öngörülmüş, bir kısmı ise taraflar için öngörülmüştür. Mahkemeler için öngörülen süreler hak düşürücü nitelikte olmayıp, mahkemenin bir işlemi hangi süre içinde yapması gerektiğini belirler. Kural olarak mahkeme o işlemi o sürede yapmak zorundadır. Ancak işlem süresinden sonra da yapılsa da yapılan işlem geçerlidir.  Ancak şartları varsa zarar gören kişi aleyhine tazminat davası açılabilir. Taraflar için kanunda belirtilen süreler ise, kural olarak kesindir ve hak düşürücüdür. Kanunda belirtilen sürelerde taraflar gerekli işlemleri yapmazlarsa o hak düşer. Düşen süreler istisnalar dışında kullanılması mümkün değildir. Kanunda taraflar için öngörülmüş süreler Kanunda belirtilen istisnalar dışında hâkimce azaltılıp çoğaltılamaz. Kanunda açıkça belirtilen durumlarda hâkim süreleri azaltıp çoğaltabilir.

 

Hâkimin Belirlediği Süreler

                            Bazı durumlarda her somut olayda sürenin hâkim tarafından belirlenmesi daha uygun olacağından bu sürelerin belirlenmesi kanun tarafından düzenlenmemiş, hâkime bırakılmıştır. Hâkim tarafından belirlenen süreler kural olarak kesin değildir. Hâkim verilen sürenin kesin olduğunu belirtmemişse süreyi geçiren taraf yeniden süre verilmesini isteyebilir. İlk verilen sürede işlemi yapmamış kişiye yeniden süre verilebilmesi için tarafın mazeret göstermesi ya da ispat etmesi gerekmez. Talep üzerine vereceği bu ikinci süre, kararında belirtmemiş olsa bile kesindir ve bir daha süre verilemez. Hâkim vereceği sürenin kesin olduğuna karar verirse bunu kararında açıkça belirtmeli ve süre içinde yapılacak işlemle süreye uymamanın müeyyidesi açıkça gösterilmelidir.

 

Sürelerin Hesaplanması

                      Bir süre söz konusu olduğunda,  sürenin Kanun’da mı düzenlendiği yoksa hâkim tarafından mı verildiği, kesin olup olmadığı göz önünde tutulmalıdır. Sürelerin hesabında üç şey önem taşır.

  • Sürenin başlangıç anı
  • Sürenin ne kadar olduğu
  • Sürenin ne zaman sona erdiği

Süreler bazı hallerde tefhim, bazı hallerde tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar. Tebliğden kasıt, tarafın gönderileni tebellüğ etmesi yani tebliğ edileni almasıdır. Sürenin başlamasında ve hesaplamasında resmi tatil günleri de hesaba katılır. Özellikle resmi tatil günlerinde de tebliğ yapılabileceğinden resmi tatil günlerinde de süre işlemeye başlayabilir. Ancak sürenin son günü resmi tatil gününe rastlıyorsa, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter.

Sürelerin hesaplanmasında gün olarak belirlenen sürelerde ilk gün (tefhim veya tebliğ günü) hesaba katılmaz ve süre son günün tatil saatinde biter.

Hafta ve ay veya yıl olarak hesap edilen sürelerde, sürenin başladığı güne son hafta veya ay ya da yıl içindeki karşılık gelen günü tatil saatinde süre biter. Ay olarak hesaplanan sürelerde, sürenin başlaması ay sonuna rastlarsa ve sürenin bittiği ayda böyle bir gün yoksa o ayın son günü süre bitmiş sayılır.

 

Adli Tatil

                      Adli tatil her yıl yirmi temmuzda başlar, otuz bir ağustosta biter. Yeni adli yıl bir eylülde başlar. Mahkemeler, adli tatil sırasında kural olarak dava ve işlere bakamaz ve bunlar adli tatilden sonraki bir zamana ertelenir. Adli tatil süresince, dava, karşılık dava, istinaf, temyiz dilekçeleri ve bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin, dosyası işlemden kaldırılan davaların yenilenme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın bir başka mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a gönderilmesi işlemi yapılır. Bazı iş davalara ise adli tatilde bile bakılır. Bunlar;

  • İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delil tespiti, geçici hukuki koruma, deniz raporlarının alınması, dispeçci atanması talebi
  • Nafaka davaları, soy bağı, velayet ve vesayete ilişkin dava ve işler
  • Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi işleri ve davaları
  • Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları
  • Ticari defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi, kıymetli evrakların kaybından doğan davalar
  • İflas, konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılması işleri
  • Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler
  • Tahkim hükümlerine göre mahkemenin görev alanına giren dava veya işler.
  • Çekişmesiz yargı işleri
  • Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen dava ve işler ile, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler.

                      Tarafların anlaşmaları halinde yukarıda belirtilen dava ve işlerin de görülmesi adli tatil sonrasına bırakılabilir. Adli tatil sonrasında bakılacak işler ve davalar açısından ilgili süre adli tatil sırasında sona ererse, adli tatilden sonra ek süreden yararlanır. Bu süre adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta daha uzamış sayılır.

                      Adli tatil sırasında görülen dava ve işlere nöbetçi mahkeme bakar. Adli tatilde görülen dava ve işlerde sürenin sonu adli tatile rastlarsa süre bir hafta daha uzamış sayılmaz.

Medeni Usul Hukuku Bazı Ders Özetleri

Medeni Usul Hukukunun Diğer Ders Özetleri İçin Tıklayınız.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 1
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

Sizin bu konudaki yorumunuz nedir?

Yorumlar (1)

  1. Çok yararlı bir makale olmuş. Severek takip ediyorum. Teşekkür ederim.

Sizin bu konudaki yorumunuz nedir?