Medeni Usul Hukuku / Pratik Çalışma-2

PRATİK – OLAY

Merkezi İstanbul’da bulunan ve önemli bir markanın sahibi olan Doğa Spor Malzemeleri Üretim A.Ş. ile merkezi Antalya ‘da bulunan Kaya Ticaret Ltd. Şti arasında 5 yıl süreli “Akdeniz Bölge Bayiliği Sözleşmesi” imzalanmıştır. Sözleşeme aynı zamanda Kaya Tic. Ltd. Şti. yetkilisi “Bekir KAYA” kefil sıfatıyla imzalanmıştır. Sözleşmeye göre Kaya Tic. Ltd. Şti. bu bölgede tanzim ettiği mağazalarında sadece Doğa Spor Malzemeleri Üretim ve Pazarlama A.Ş. nin kendi markası ile kendi ürettiği ürünleri satacaktır. Ancak Doğa Spor Malzemeleri Üretim ve Pazarlama A.Ş. muhatap şirketin sözleşme şartlarına uymadığı, özellikle bu şirketten mal satın alma yerine Doğa Spor Malzemeleri Üretim ve Pazarlama A.Ş’ nin sahip olduğu markayı habersiz ve haksız olarak kullanarak üretim yaptığı ve bu malları sattığı gerekçesiyle bayilik sözleşmesini feshetme kararı almıştır.

SORULAR ve CEVAPLAR

1. Bahse konu sözleşmede “Bahse konu sözleşmeden kaynaklanacak uyuşmazlıkların çözümü için Ankara Mahkemeleri yetkilidir.” Şeklinde bir hüküm vardır. Buna rağmen Doğa Spor Malzemeleri Üretim ve Pazarlama A.Ş. Bekir KAYA’ nın ikametgâhı olan Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinde Kaya Tic. Ltd. Şti. ve Bekir KAYA aleyhine 1.250.000 TL tutarında cari hesap alacağı tahsil ve ayrıca sözleşmeye aykırılık sebebiyle maddi ve manevi tazminat açmayı düşünmektedir.

SORU 1-a

Sözleşmede yer alan mahkeme mahkemelerin yetkisine ilişkin hükmün niteliğini ve geçerlilik şartlarını yazınız.

Cevap 1-a

Mahkemenin yetkisinin kamu düzeni esasına göre belirlenmediği hallerde (kesin yetkinin olmadığı) hallerde taraflar, aralarındaki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek olan ihtilafların belirli bir mahkemede görülmesini kararlaştırabilirler. Taraflar bunu bağımsız bir sözleşme ile yapabilecekleri gibi (yetki sözleşmesi) aralarında yaptıkları sözleşmenin içinde bir şart (yetki şartı) olarak da belirleyebilirler Bu tür sözleşmelere “yetki sözleşmesi” denir. Yetki sözleşmesi bir usul hukuku sözleşmesidir. Şartları yerine getirilirse yabancı ülke mahkemeleri de yetkili kılınabilir. Yetki sözleşmesi ile usul hukuku bakımından yetkisiz bir mahkeme yetkili hale getirilmek istenilmektedir.

Yetki Sözleşmesinin Şartları

  • a. Sözleşmenin tarafları tacir veya kamu tüzel kişisi olmalıdır. Tacir olmayan gerçek kişilerin yetki sözleşmeleri yapmaları mümkün değildir.
  • b. Kesin Yetkinin Bulunduğu Durumlarda Yetki Sözleşmesi Yapılamaz
  • c. Yetki sözleşmesi yazılı şekilde olmalıdır. Ancak, yetkili olmayan bir mahkemede aleyhine dava açılan kimse, esasa girişilmeden evvel bu konuda itirazda bulunmazsa yetkisini kabul etmiş sayılır. Bu halde yetki sözleşmesi zımni olarak yapılmış sayılır.
  • d. Uyuşmazlığın belli ve belirlenebilir olması gerekir.
  • e. Mahkemenin veya mahkemelerin belli olması gerekir.

Taraflar yetki sözleşmesinde, aksini kararlaştırmadıkça dava sadece sözleşmede belirtilen mahkeme veya mahkemelerde açılabilir. Bu yetki “münhasır yetki sözleşmesi” olacaktır. Eğer taraflar yetkili kıldıkları mahkemenin yanında kanunda yetkili kılınan özel veya genel mahkemelerin yetkilerinin de devam etmesini istiyorlarsa “münhasır olmayan yetki sözleşmesi” söz konusu olacaktır. Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için uyuşmazlığın ve yetkili mahkemenin belirli olması gerekir.

Taraflar ayrıca yapmış oldukları yetki sözleşmesi ile yetkili kıldıkları bir veya birden fazla mahkemenin yetkisinin münhasır yetki olup olmadığını da kararlaştırabilirler. Yetki sözleşmesi kesin yetkinin bulunmadığı hallerde ve kanunda açıkça başka bir mahkemenin yetkisinin kararlaştırılmasının yasaklanmadığı hallerde ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konularda yapılabilir. Örneğin, taşınmazın aynına ilişkin davalar, ayrılık-boşanma davaları, iş mahkemelerinin yetkisi kesin yetki olarak kabul edildiğinden yetki sözleşmesinin yapılamayacağı kabul edilmektedir.
Taraflar kamu düzeninden olmadığı hallerde aslında yetkisiz olan bir mahkemeyi dahi yetkili hale getirebilirler.

Olayımızda yukarıda belirtilen yetki sözleşmesinin şartları mevcut olduğunda yetki sözleşmesi geçerlidir. Bu nedenle bu dava Ankara Mahkemelerinde açılmalıdır. Söz konusu yetki şartı yazılı olarak yapıldığı için şekil açısından da geçerlidir. Uyuşmazlıkların sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklar olarak belirlenebilir olması ve yine mahkemenin belli olması şartı da gerçekleşmiştir. Olayımızda tarafların olayımızda serbestçe tasarruf edemeyecekleri ve kesin yetki halinin bulunduğu bir durum da söz konusu değildir. Ancak Ankara mahkemeleri dışında dava açılamaz.

 

SORU 1-b

Dava dilekçesinin taraflara tebliği üzerine Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada davalıların usule ilişkin olarak nasıl ne yönde ve hangi sürede savunmada bulunabileceği, bu savunmalar üzerine mahkemenin ne yönde karar vereceğini, bu kararın niteliğini de göz önüne alarak cevaplayınız.

Cevap 1-b

Olayda usule ilişkin olarak görev itirazında ve yetki ilk itirazında bulunulabilir.
Yetki itirazı açısından; yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hallerde, yetki itirazı yalnız ilk itiraz olarak ileri sürülebilir.Davalı yetki itirazında yetkili olan mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi göstermek zorundadır. Davalı yetki itirazında yetkili mahkemeyi göstermemişse yetki itirazı reddedilir. Yetki ilk itirazı yazılı yargılama usulünde ancak cevap süresi içinde ve cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülebilir. İlk itirazın ileri sürülmesi açısından HMK da cevap süresi kural olarak iki haftadır. Ancak hâkim gerekli gördüğü durumlarda iki haftadan fazla (bir ayı geçmemek üzere) ek cevap süresi verebilir. Bu süre hak düşürücü süredir ve hâkim bu sürenin geçirilip geçirilmediğini re’sen inceler.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkindir. Görevli mahkemenin belirlenmesi, ihtilafın konusuna göre özel görevli ya da genel görevle mahkemede mi açılacağı ile ilgilidir. Özel mahkemelerin görevi genel mahkemelere göre önceliklidir. Somut olayda aykırılığın bulunup bulunmadığını mahkeme kendiliğinden araştıracaktır. Yani hâkim bu konuda taraflarca herhangi bir itiraz bulunmasa dahi görevli olup olmadığını kendiliğinden araştıracaktır. Görev kurallarına aykırılık ilk derece mahkemesinde fark edilmese bile, daha sonra kanun yolu aşamasında dahüküm kesinleşinceye kadar kendiliğinden incelenir. Görevsiz mahkemede verilen karar bu nedenle bozulur. Taraflar da mahkemenin görevsiz olduğunu davanın her safhasında ileri sürebilirler. Hüküm görevsiz bir mahkemede verilmiş olmasına rağmen kesinleşmiş ise, görevsiz mahkemenin vermiş olduğukesin hüküm batıl sayılmaz. Görev kuralları kamu düzeninden olması nedeniyle tarafların görev kuralları hakkında sözleşme yapmaları mümkün değildir.

Yetki itirazının kabulü üzerine mahkeme yetkisizlik kararı verirken, yetkili mahkemeyi de göstermek zorundadır. Mahkeme, yetkisizlik kararı verirken, kesin yetkisinin söz konusu olduğu hallerde, taraflar itirazlarında belirtmemiş olsalar dahi yetkili mahkemeyi kendisi bulup yetkisizlik kararında göstermelidir. Kesin yetkinin olmadığı hallerde ise itirazda bulunan tarafın, itirazında belirttiği mahkeme gerçekten yetkili ise o mahkeme vereceği kararda yetkili mahkemeyi de gösterecektir.

Mahkeme yetkisizlik kararı ile davadan elini çeker yani nihai bir karardır ve temyizi mümkündür.
Görev itirazının kabulü halinde ise, mahkeme görevsizlik kararı verir ve davadan elini çeker, görevsizlik kararı da nihai bir karardır ve temyizi mümkündür.

İhtiyari dava arkadaşlığında hâkim bir dava için görevsizlik kararı verirse diğer dava içinde görevsizlik kararı vermelidir.
Olayımızda yetkili mahkeme yetki sözleşmesinde yer alan “Ankara Mahkemeleridir.” Ancak kefil Bekir Kaya açısından yetki sözleşmesinin etki doğurup doğurmayacağı, tacir olup olmamasına göre değişecektir. Bekir Kaya tacir değilse yetki sözleşmesinden yararlanamaz.

Olayımızdaki davada görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesidir. Bu mahkeme ihtisas mahkemesidir.
Olayda davalı tarafta yer alan Kaya Ltd. Şti. ve Bekir Kaya arasında ihtiyari dava arkadaşlığı vardır. Çünkü Bekir Kaya ticari işlerde kefil olduğunda müteselsil kefil durumundadır ve borçtan da müteselsil olarak sorumludur.
Dava Kaya Tic. Ltd. Şti. ve Bekir KAYA aleyhine açıldığı için ihtiyari dava arkadaşlığı vardır. İhtiyari dava arkadaşlığında tahkikatları ortak yürütülen iki farklı dava vardır. İhtiyari dava arkadaşlığında davaların bağımsızlığı prensibi nedeniyle her bir dava arkadaşı kadar dava vardır. İlk itirazın ileri sürülmesi açısından sadece ilk itirazı ileri süren yararlanabilir. Ancak olayda, Bekir Kaya eğer tacir değilse yetki sözleşmesi ona etki etmeyeceğinden yetki ilk itirazını ileri süremez.

Doğa Spor Malzemeleri Üretim ve Pazarlama A.Ş nin Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesinde Kaya Tic. Ltd. Şti. ve Bekir KAYA aleyhine açtığı davanın Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi yerine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olması görev kuralına aykırıdır. Taraflar hüküm verilene kadar davanın her aşamasında görev itirazında bulunabilir. Mahkeme de itiraz da bulunulmasa bile re’sen dikkate almak zorundadır. Hatta kanun yoluna başvurulduğunda bile re’sen incelenmelidir. Dava Kaya Tic. Ltd. Şti. ve Bekir KAYA aleyhine açıldığı için ihtiyari dava arkadaşlığı vardır. İhtiyari dava arkadaşlığında tahkikatları ortak yürütülen iki farklı dava vardır. Bu nedenle bir dava için görevsizlik kararı verip diğer davaya bakmaya devam edemez. Her iki dava içinde görevsizlik kararı vermelidir.

 

SORU 1-c

Cari hesap sonucu talep edilecek rakam davacı kayıtlarında yer almasına rağmen, (1.250.000 TL) davacı sözleşmeye aykırılık sebebiyle ne kadar zararının olduğunu bilmemektedir. Bu durumda davacıya cari hesap yanında tazminat talepleri için kısmi dava veya belirsiz alacak davasını açmasını önerir misiniz? Bu davanın şartlarını da belirterek yazınız.

Cevap 1-c

Dava açıldığı tarihte alacağın miktarının ya da değerinin tam olarak belirlenmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde, davacı asgari bit miktar ve değer belirterek belirsiz alacak davası açabilir. Alacağın miktarı ve değeri başlangıçta biliniyor ya da bilinebilecek durumda ise bu yola başvurulamaz. Belirsiz alacak davasının konusunu para alacakları oluşturur.Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar ya da değerin artırılması iddianın genişletilmesi yasağına girer. Ancak belirsiz alacak davası açıldıktan sonra yargılamanın ilerleyen aşamalarında karşı tarafın verdiği bilgiler, sunduğu deliller ışığında alacak tam olarak belirlenebilir hale gelmiş ise davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın dava başındaki talebini artırabilir.

Kısmi dava ise, alacağının tamamının değil, sadece bir kısmının dava edildiği bir davadır. Dava açılırken tamamı için dava açılabileceği gibi alacağın bir kısmı saklı tutularak, hukuki menfaat bulunmak şartı ile de açılabilir. Talep konusunun miktarı taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.

Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda da sadece bir kısmı dava yoluyla ileri sürülebilir.
Dava açılırken talep konusunun dışında kalan kısımdan feragat edilmesi hali dışında, kısmı dava açıldığında alacağın geri kalanından feragat edildiği anlamına gelmez. Talep konusunda kalan kısmında açıkça yapılacak feragat durumunda, feragat nedeni ile alacak sona ereceğinden bu alacağın ek dava ile ileri sürülmesi de mümkün olmayacaktır.

Bunun yanında alacağının belirli kısmı için dava açıp geri kalan için de tespit davası açması da mümkündür. Dava açarken alacak miktarını tam olarak bilemeyen ve bu nedenle talep sonucunu tam olarak yazamayan davacı, talep sonucunu yüksek tutarsa alacağın kabul edilmeyen bölümü için davada haksız çıkmış olacak ve bu miktar için yüksek yargılama giderlerine mahkûm edilecektir.Belirsiz alacak davası, zamanaşımı süresinin dolması riskini de bertaraf etmektedir.Belirsiz alacak davası, mahkemeden istenen hukuki korumaya göre kural olarak bir eda davasıdır. Ancak eda davasından farkı ise dava dilekçesinde talep sonucunun asgari bir miktar dışında kesin olarak belirlenememesidir.
Belirsiz alacak davasında sonradan belirlenen kısım karşı tarafın rızası veya ıslaha ihtiyaç olmaksızın davaya dâhil edilebilecek iken, kısmi davada bu imkân kabul edilmemiştir.

Belirsiz Alacak Davasının Koşulları

  • a. Talep Sonucunun Miktarının Belirlenmesinin İmkânsız ya da Davacıdan Beklenemeyecek Olması
  • b. Dava Dilekçesinde Geçici Talep Sonucunun Belirlenmesi

Belirsiz alacak davasında davacı talep dilekçesinde alacağını tam olarak belirlememekle birlikte dava açarken belirlediği en az miktarı belirlemek zorundadır. Bu miktar geçici talep sonucudur. Bu miktar daha sonra kesin talep sonucuna dönüştürülerek artırılabilir. Tahsili gereken harç da geçici talep sonucuna göre yatırılacak, daha sonra talep miktarı artırıldığında yeni tutar üzerinden harç tamamlatılacaktır. Mahkemenin yargılama giderlerine hükmedebilmesi ve hükme karşı kanun yollarına başvurulması için talep sonucunun kesin olarak belirlenmesi zorunludur. Davacı tahkikat bitene kadar talep sonucunu belirlemezse ilk talep edilen geçici tutar üzerinden karar verilecektir.

  • c. Belirsiz Alacak Davası Açan Davacı Talep Sonucunu Dayandırdığı Tüm Vakıaları Eksiksiz Olarak Bildirmelidir.
    Belirsiz alacak davasında dava dilekçesinde belirtilmesi imkânsız olan veya kendisinden belirtmesi beklenilmeyen şey sadece talep sonucudur. Talep sonucu belirsiz alacak davasında tam olarak belirtilmese bile, davacı bu talep sonucunun dayandığı tüm vakıaları eksiksiz olarak bildirilmelidir. Yani belirsiz olan dava değil sadece alacaktır.

Olayımızda Doğa Spor Malzemeleri Üretim ve Pazarlama A.Ş. cari hesap sonucu talep edilecek rakam davacı kayıtlarında yer almasına rağmen, (1.250.000 TL) davacı sözleşmeye aykırılık ve haksız rekabet sebebiyle ne kadar zararının olduğunu bilmemektir. Çünkü firmanın kendi markasını altında ne kadarlık bir ürün ürettiği ve bu ürünlerin ne kadarının satıldığının tespit edilmesi firma tarafından imkânsızdır. Nu durumda davacının zararlarını tam olarak belirmesinin kendisinden beklenemeyeceği ancak bir incelemeden sonra zararın miktarı belirlenebileceği için bu davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılması doğrudur. Bu nedenle öncelikle 1.250.000 TL için dava açmalı, uğradığı toplam zararın tespitini talep etmelidir. Davanın ilerleyen aşamalarında tahkikat işlemleri sonucunda alacak belirli hale geldiğinde iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilecektir.

Kısmi Dava ve Şartları

Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünün değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Kısmi dava niteliği itibarıyla bölünebilir talepler için söz konusudur. Davacının aynı davalıdan farklı hukuki ilişkiye dayanarak birden fazla, talebi varsa, bunlardan sadece birini veya bir kaçını talep ederek açtığı dava kısmi dava değildir.

Diğer dava türlerinde olduğu gibi kısmi dava açmakta da hukuki yararının bulunması gerekir. Davacının hakkını küçük parçalara bölüp dava açmasında ise hukuki yarar değil, hakkın kötüye kullanımı söz konusudur.

Davacının “fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak”, şimdilik alacağın belirli bir miktarını dava ettiğini” belirterek açtığı davalar kısmi davalardır. Fazlaya ilişkin saklı tutulmaması, fazlaya ilişkin haktan feragat edildiği anlamına gelmez. Bunun sonucu olarak, kısmi dava açılması halinde davaya konu edilmeyen kısmın ayrı davayla talep edilmesi veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dâhil edilmesi mümkündür.

Olayımızda Doğa Spor Malzemeleri Üretim ve Pazarlama A.Ş. cari hesap sonucu talep edilecek rakam davacı kayıtlarında yer almasına rağmen, (1.250.000 TL) davacı sözleşmeye aykırılık sebebiyle ne kadar zararının olduğunu bilmemektir. Bu nedenle firma “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak” koşuluyla belirli olan kısım için kısmi dava açabilir. Davaya konu edilmeyen kısım için ise daha sonra dava açabilir ya da ıslah yoluyla davaya dâhil edebilir.

 

SORU – 2

Davalı Kaya Ticaret Ltd. Şti. bayilik sözleşmesinin aslında başka bir firmaya bayilik verilmesi amacıyla süresinden önce haksız feshedilmiş olması sebebiyle davanın reddi ile birlikte davacı şirketten 1.500.00 TL tazminat talep etmeyi düşünmektedir. Şirketin bu talebini derdest bir davada ileri sürebilmesi mümkün müdür?

Cevap – 2

Karşı dava ve şartları

Açılmış olan bir davada davalı tarafın da aynı mahkemede ve aynı dosyada, kendi hakkının da hüküm altına alınmasını isteyerek davacıya yönelik bir dava açmasına karşı dava denir. Böylelikle asıl dava ile karşılık dava birlikte görülerek karara bağlanır. Karşı davayla davalı, sadece davacının açtığı davaya karşı savunma yapmakla yetinmemekte, kendisinin de davacıdan olan hakkının hüküm altına alınmasını talep etmektedir. Davacı karşı dava açmazsa, ileri sürdüğü hakkıyla, o dava içerisinde sadece savunma yapmış olur, hakkının hüküm altına alınmasını sağlayamaz.

Karşı davanın şartları

a. Asıl Dava Derdest Olmalıdır
b. Asıl Dava ile Karşı Dava Arasında Bağlantı Bulunmalıdır.

Karşı davada ileri sürülecek talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas ve mahsup ilişkisinin bulunması gerekir. Davaların aynı veya birbirine benzer sebepten doğmuş olması ya da biri hakkında verilecek hükmüm diğerini etkileyecek nitelikte olması durumunda iki dava arasında bağlantı var demektir.

c. Asıl Dava ile Karşı Dava Aynı Yargı Yoluna Tabi Olmalıdır.

Karşı Dava Açma Süresi

Karşı davanın, cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe ile açılması gerekir. Kural olarak dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta içinde verilecek cevap dilekçesiyle veya bu iki hafta içerisinde ayrı bir dilekçe ile dava açılmalıdır.

Karşı Davanın Açılması ve İncelenmesi

Karşı dava için ayrı bir dava numarası verilmez. Asıl dava ile birlikte incelenir. Tahkikat birlikte yürütülür. Bununla birlikte karşı dava için bağımsız bir dava gibi harç alınır ve dava şartları asıl davadan bağımsız olarak yürütülür. Hükümde de her ikisi için ayrı ayrı karar ve ilam harcı belirtilir. Dava şartları ayrı ayrı belirtilir. Davacı asıl dava için vereceği cevaba cevabında (replik) karşı davaya da cevap verir. Asıl dava ve karşı dava hakkında birlikte tek bir hüküm verilir. Her iki dava içinde ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilir.

Asıl davanın görüldüğü mahkemede birlikte görülmesine rağmen karşı dava asıl davadan farklı bir dava olup, asıl davanın herhangi bir sebeple sona ermesi, karşı davanın sona ermesi sonucunu doğurmaz. Asıl davanın herhangi bir sebeple sona ermesi durumunda karşı davaya devam edilir ve karar bağlanır.

Belirtilen bu şartlar gerçekleşmeden karşı dava açılacak olursa, mahkeme talep üzerine ya da re’sen karşı davanın asıl davadan ayrılmasına ve gerekirse görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir.

Karşı dava şartları yönünden olayımızda Doğa Spor Malzemeleri Üretim ve Pazarlama A.Ş nin açtığı dava ile davalı olan Kaya Ticaret Ltd. Şti kendi hakkının da hüküm altına alınmasını isteyerek dava açması mümkündür. Çünkü davalı KayaTicaret Ltd. Şti ile davacı Doğa Spor Malzemeleri Üretim ve Pazarlama A.Ş davası arasında yakın bir ilişki vardır. Zira asıl talep ile karşı davada ileri sürülen talep aynı sebepten doğmuştur. Bu nedenle davalı şirket asıl derdest olan davda usulüne uygun şekilde açacağı karşı dava ile taleplerini ileri sürebilir.

 

SORU – 3:

Doğa Spor Malzemeleri Üretim A.Ş. vekili tarafından açılan davada dava dilekçesinin ekinde iddia edilen vakıaların hangi delillerle ispat edileceğine ilişkin olarak hiçbir beyan bulunmamaktadır. Bu halde HMK da yer alan delillerin sunulması hususundaki düzenlemeye göre hangi durumlar ortaya çıkabilir.

Cevap – 3

HMK m.119 da dava dilekçesinde bulunması gereken unsurlar belirtilmiştir. Bunlardan birisi de davanın dayandığı vakıalardır.(dava sebebi) Davacı iddiasının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarasıyla açık özetlerini dava dilekçesinde bildirilmelidir.Çünkü mahkeme davacının dilekçesinde göstermediği vakıaları kendiliğinden inceleyemez. Bu aynı zamanda iddia ileri sürenin iddiasını somutlaştırma yükü ile de ilgilidir. Somutlaştırma yükünü düzenleyen HMK m.194 e göre taraflar dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdır.

Davacı dava dilekçesinde dayandığı, iddia ettiği her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini de açıkça göstermelidir. Genel ifadelerle delillerin neler olduğunun sayılması yeterli değildir. Davacı dayandığı delillerin elinde olanlarını dava dilekçesine de eklemelidir. Delillerin gösterilmemiş olması halinde de ek süre verilip tamamlatılıp tamamlatılmayacağı hususunda doktrinde iki farklı görüş vardır.

Bir görüşe göre bu durum dilekçenin reddine gerekçe olmamalıdır. Hâkim, kendi yetkisi dâhilinde, makul bir sürede bu eksikliğin giderilmesini sağlamalıdır.

Başka bir görüşe göre ise davacının dava dilekçesi ile delilleri hasretmiş olacağını ve sonradan başka delil gösteremeyeceğini savunmaktadır.

Dava dilekçesinde yer alan “sair deliller” ifadesinin bir anlamı olmayacak, bu ifadeye rağmen dava dilekçesinde deliller açıkça gösterilmedikçe bu delillere başvurulamayacaktır.

Delillerle ilgili başka bir konu dadava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin dilekçeye eklenmesi, başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için ise açıklamanın dilekçede bulunması zorunludur. Dava dilekçesinde belirtilen ancak dilekçeye eklenmeyen delillerin getirilmesi, elde bulunmayan deliller için de açıklama yapılabilmesi için hâkim ön inceleme duruşmasında taraflara iki hafta kesin süre verir. Bu iki haftalık süre içerisinde eksikli tamamlanmazsa taraflar o eksikliği tamamlamadıkları delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılırlar. Ön inceleme aşamasında artık davanın değiştirilmesi yasağı kural olarak başladığından, davacının sunacağı belgelerin, dilekçeler aşamasında bahsedilen olaylardan farklı olması halinde yasak kapsamına takılacaktır. Ancak ön inceleme aşamasına taraflardan birisi mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun rızası olmadan iddia ve savunmasını değiştirip genişletebileceği için bu takdirde dilekçe aşamasında belirtilmeyen farklı bir delili de dayanılabilir.
Yargılama aşamasında hâkim belirsiz gördüğü konularda da delil gösterilmesini isteyebilir.

Delillerin sunulması ile ilgili son bir imkân daha vardır. HMK 145 e göre “Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.” Bu hüküm delillerin ileri sürebilmesinin son anını göstermektedir.

Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı, tebligata elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye vermek zorundadır. Bu listede gösterilmemiş kişiler dinlenilmez ve ikinci bir liste de verilmez.

 

SORU – 4:

Davalı taraf duruşma gününü Avukat Mehmet İŞBİLİR’e bildirmiş, müteakip gün söz konusu gün duruşmaya katılmasını talep etmiştir. Bu kısa süre içinde vekâletin hazırlanamamış olması nedeniyle vekilin duruşmaya katılmasına, duruşmada işlemler yapılmasına engel durumlar olabilir mi?

Cevap – 4

HMK m.77 göre;

Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.

Vekâletnamesi olmadan işlem yapmasına izin verilen ancak haklı bir sebep olmaksızın süresi içinde vekâletname ibraz etmeyen avukat, celse harcı ile diğer yargılama giderleri ve karşı tarafın uğradığı zararları ödemeye mahkûm edilir. Bunu kötüniyetle yapan avukat aleyhine, ceza ve disiplin soruşturması açılmasını sağlamak üzere, Cumhuriyet başsavcılığına ve vekilin bağlı olduğu baro başkanlığına durum yazıyla bildirilir.

Bu nedenle olayımızda Avukat Mehmet İŞBİLİR’e bildirmiş vekâletini mahkemenin vereceği kesin süre içerisinde getirmek koşuluyla işlem yapmasına izin verilebilir.

 

SORU – 5:

Davalı vekili ikinci cevap dilekçesini sunmak için gerekli olan süre içerisinde kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılmış olması dolayısıyla söz konusu usul işlemi gerçekleştirememiştir. Bu durumda başvurulacak bir usul işlemi var mıdır?

Cevap – 5

HMK m.95-101 (Eski Hale Getirme)

Bazen işlemin belirtilen süre içerisinde yapılmaması ilgilinin elinde olmayan sebeplerden kaynaklanabilir. Bu gibi durumlarda ilgiliye süresi içinde yapamadığı işlemi eski hale getirme yolu ile daha sonra yapabilme imkânı tanımıştır. Bunun için aşağıda belirtilen şartlar öngörülmüştür.

1. Süre Elde Olmayan Bir Sebeple Kaçırılmış Olmalıdır.

İlgilinin veya vekilinin işlemi elinde olmayan sebeple işlemi süresinde yapmamış olması gerekir. Elde olmayan sebep; tarafın iradesi dışında gerçekleşen, haklı ve objektif bir engel veya durum olmalıdır. Engel ile yapılamayan işlem arasında illiyet bağı bulunmuyorsa eski hale getirme talebinde bulunulamaz. Eski hale getirme sebebine kanuni temsilci ve avukatla takip edilen işlerde kanuni temsilci ve avukat da dayanabilir. Ağır hastalık, kaza, deprem, su baskını, yangın gibi doğal afet veya tarafın kendisine yapılan tebligatı öğrenemeyeceği kadar uzun bir seyahatte olması eski hale getirme sebebi sayılır

2. Başka Kanuni Yola Başvurma İmkânı Kalmamış Olmalıdır.

Eski hale başvurma için ilgilinin kaçırdığı işlemin telafi edecek başka bir kanuni imkânın da bulunmama gerekir.

Eski Hale Getirme Usulü

Eski hale getirme talebi süreye bağlanmıştır. Eski hale getirme talebi, engelin ortadan kalmasından itibaren iki hafta içinde yapılmalıdır. Aksi halde bu talep dikkate alınmaz. İlk derece ve istinaf yargılamasında en geç nihai karar verilinceye kadar eski hale getirme talebinde bulunmak mümkündür.

Yapılamayan işlem için eski hale getirme, bu işlem hakkında hangi mahkemede inceleme yapılacak idiyse o mahkemeden talep edilir. İstinaf yoluna başvurma hakkının düşmesi halinde, bölge adliye mahkemesinden, temyiz yoluna başvuru hakkının düşmesi halinde ise Yargıtay’dan talep edilir. Eski hale getire talebi birden fazla da yapılabilir. Eski hale getirme yargılama hukukuna ilişkin bir yol olup yargılama hukukundan sayılmayan durumlarda, kural olarak eski hale getirme talebinde bulunulamaz.

İlk derece ve bölge adliye mahkemelerinde eski hale getirme talebi ön sorunlar hakkındaki usule; Yargıtay’da ileri sürülecek eski hale getirme talebi ise temyiz usulüne göre yapılır ve incelenir. Eski hale getirme talebi yargılamanın ertelenmesine, hükmün icrasına engel olmaz. Ancak talebi inceleyen mahkeme talebi haklı görürse teminat gösterilmek şartıyla, (gerektiğinde teminat gösterilmeden de) yargılamanın ertelenmesine veya hükmün icrasının geri bırakılmasına karar verebilir.

Eski hale getirme talebi dilekçe ile öngörülen sürede yapılması gerekir. Tam ispat aranmaz, yaklaşık ispat yeterlidir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında ikinci cevap dilekçesini sunmak için gerekli olan süre içerisinde kalp rahatsızlığı nedeniyle (irade dışında gerçekleşen haklı ve objektif bir engel) hastaneye kaldırılmış olması dolayısıyla söz konusu ikinci cevap dilekçesinin verilebilmesi için engelin ortadan kalmasından itibaren iki hafta içinde eski hale getirme talebinde bulunması mümkündür.

 

SORU – 6

Doğa Spor Malzemeleri A.Ş. vekiline sözleşmenin feshi gerekçesi olarak Kaya Ticaret Ltd. Şti. nin mağazalarında kendilerinden gizli olarak ürettiği ürünlerini sattığı iddiasını ispatlamak ve buna ilişkin delillerin yok edilmesini önleme amacıyla sözleşmeyi feshetmeden ve davayı açmadan önce veya dava sırasında hangi hukuki yollara ve mercilere müracaat etmesini önerirsiniz? Kısaca açıklayınız.

CEVAP – 6

Doğa Spor Malzemeleri A.Ş. delillerin yok edilmesini önlemek amacıyla, geçici hukuki koruma tedbirlerinden “delil tespiti” yoluna başvurmalıdır. Delil tespiti dava açılmadan istenebileceği gibi dava açıldıktan sonra da istenebilir. Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir.

Henüz dava açılmamış hallerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir. Esas hakkında açılan davada delil tespiti yapan mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğu ileri sürülemez. Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.

Delil tespiti dilekçe ile yapılır. Mahkeme tarafından belirlenen tespit giderleri yatırılmadıkça delil tespit işlemi yapılmaz. Tespit talebi mahkemece haklı bulursa eğer karar dilekçe ile birlikte karşı tarafa tebliğ edilir ve delil tespitinin nasıl ve ne zaman ne şekilde yapılacağı, tespitin icrasında karşı tarafın bulunabileceği varsa itiraz ve soruların bir hafta içerisinde bildirilmesi gerektiği belirtilir.

Talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunması halinde karşı taraf tebligat yapılmadan da delil tespiti yapılabilir. Tespiti istenen vakıaların hangi delille tespit edileceğine karar verilmiş ise bu kararın yerine getirilmesinde o delilin toplanmasına ilişkin hükümler uygulanır.

Delil tespiti doyası asıl dosyanın eki sayılır ve asıl dosyaya eklenir.
Olayımızda özel bir huşu daha vardır. 556 sayılı KHK m.75 gereği marka hakkına tecavüzü ileri sürmeye yetkili olan kişi, bu haklara tecavüz sayılabilecek olayların tespitin mahkemeden isteyebilir. Delil tespiti mahkemeler dışında noterler tarafından da yapılır

 

SORU – 7

Doğa Spor Malzemeleri A.Ş.tarafından açılan dava ve buna karşı ileri sürülen savunmalar ve iddialara karşı iddialara göre hangi dava aşamalarında geçerek sonuçlandırılacaktır. Bu aşamalardan ön inceleme aşamasının amacı ve kendi içindeki seyrini ve bu aşamanın duruşmasız yapılıp yapılamayacağını muhakeme usullerine göre açıklayınız

CEVAP-7

Davalar, dilekçelerin verilmesi (teatisi), ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamalarından geçerek sonuçlanır.

Hukuki koruma talep eden davacı, hazırlamış olduğu dava dilekçesini mahkeme kalemine davalı sayısından bir fazla olacak şekilde verir. Bu dava dilekçesi davacılara tebliğ edilir. Davalılar da bu dilekçenin tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde cevap dilekçesini mahkemeye sunar. Davalıların cevap dilekçeleri de davacıya tebliğ edilir ve davacının iki hafta içerisinde vereceği ikinci cevap dilekçesi davalının da iki hafta içerisinde vereceği ikinci cevaba cevap dilekçesi ile dilekçelerin teatisi aşaması tamamlanır.

Bundan sonra ön inceleme aşaması başlayacaktır. Ön inceleme aşamasında mahkeme öncelikle dava şartları ve dava ilk itirazlarını dosya üzerinden inceler. Gerekirse tarafları dinlemek için duruşma da yapabilir. Dava şartları ve ilk itirazlar tamamlandıktan sonra mahkeme ön inceleme duruşması için gün belirler. Bunu meşruhatla bir davetiye ile taraflara bildirir. Bu davetiye de sulh için gerekli hazırlık yapmalarını, duruşmaya sadece bir tarafın gelmesi halinde mazeretsiz olarak gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği bildirilir. Diğer tarafın herhangi bir engelle karşılaşmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği belirtilir. Ön inceleme aşamasının getirilmesi, usuli sebeplerle davanın bitirilmesi mümkün ise hemen bitirmek ya da tarafları sulh veya arabulucuya teşvik etmektir. Mahkeme ön incelemede dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ve tarafların delillerini tam olarak sunmaları ve delillerin toplanması için gerekli olan işlemleri yapar.

Hâkim ön inceleme aşamasında tarafları dinledikten sonra, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tespit eder. Uyuşmazlık tespit edildikten sonra tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri hususlarda tarafları sulh ve arabuluculuğa teşvik eder ve tüm bu hususları tutanağa geçirir. Bu tutanak tahkikat aşamasında kullanılır, yargılamanın yol haritası olarak kullanılır.

Eğer taraflar sulh olmuşsa bu tutanak sulh belgesi olarak kabul edilir. Ön inceleme aşaması tamamlanmadan tahkikata geçilemez.

Yazılı yargılama usulünde ön inceleme tek duruşmada tamamlanır bir defaya mahsus olmak üzere, yeni bir duruşma günü tayin edilebilir. Basit yargılama usulünde hâkim mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden de dosya üzerinden karar verebilir.
Ön inceleme yargılamanın sağlıklı ve doğru bir şekilde yürütülebilmesi için büyük bir öneme sahiptir.

 

SORU – 8

Davacı Doğa Spor Malzemeleri A.Ş. tarafından açılan alacak ve tazminat davasında ve davalı Kaya Ticaret Ltd. Şti tarafından tazminat talepli olarak açılan karşı davada kim, hangi hususu hangi delillerle ispatlayacaktır?

CEVAP-8

Her somut olayda ispat yükünün hangi tarafa düşeceğinin belirlenmesi oldukça önemlidir. Zira hâkim önüne gelen uyuşmazlığı bir şekilde sona erdirmek zorundadır ve ispatsız kalması halinde de hâkim ispat yükü kendine düşen taraf aleyhine hüküm verecektir. TMK hükmü gereği, kanunda aksine bir hüküm olmadıkça taraflardan her biri dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. HMK da ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Taraflar kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir. Kanunda belirli delillerle ispat edilmesi zorunlu olan hususlar, başka delillerle ispat edilemez. Deliller kesin ve takdiri deliler olarak ikiye ayrılır.

Takdiri deliller; şahit, bilirkişi, keşif ve isticvaptır. Hâkim takdiri delillere göre göre karar verip vermemekte takdir hakkına sahiptir.

Kesin deliller ise; senet, ikrar, kesin hüküm ve yemindir. HMK 200 göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ikrarı ve ertelenmesi itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar ve değeri 2.500TL yi geçtiği takdirde senetle ispat edilmesi zorunludur. Senede karşı tanık da dinletilemez. Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı, ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikteki hukuki işlemler miktarı 2.500 TL den az olsa bile tanıkla ispat edilemez. Senetle ispat kuralının da bazı istisnaları bulunmaktadır.

Olayımızda davalı ve davacı arasında bir bayilik sözleşmesi yapılmıştır. Davacının burada çeşitli iddiaları bulunmaktadır. İlk olarak davacı açılan cari hesapta davalıdan 1.250.000 TL alacağı olduğunu iddia etmektedir. Bu alacak davasında ispat yükü davacıdadır. Çünkü bu iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan davacı kendi lehine bir hak çıkaracaktır.

Davacı kural olarak iddiasını senetle veya diğer kesin delillerle ispatlayacaktır. Çünkü bu olaydaki hukuki işlem kanundaki 2.500 TL sınırının çok üzerindedir.

İkinci olarak davacı davalının kendi markasını habersiz ve haksız olarak kullanarak üretim yaptığı ve bunları satarak haksız kazanç elde ettiğinin ispatlanması gerekecektir. Bu iddia içinde yukarıda belirten gerekçelerle ispat yükü davacıdadır. Davacı bu iddiasını her türlü delille ispat edebilir. Çünkü haksız rekabet söz konusudur ve haksız rekabet de her türlü delille ispat edilebilir. Bu fiilin haksız olarak nitelendirilebilmesi için, hukuka aykırı bir fiilin bulunması, zarar doğması zarar ile fiil arasında illiyet bağı olması gerekir. Davacı bu unsurları her çeşit delille ispat etmelidir.

Davalı firma Kaya Ticaret Ltd. Şti ise Doğa Spor Malzemeleri A.Ş. ne açtığı karşı davada ise, asıl davanın reddini ve davacıdan maddi ve manevi tazminat talep edecektir. Buna gerekçe olarak da bayilik sözleşmesini başka bir firmaya vermek için haksız ve süresinden önce feshettiğini ileri sürecektir. Sözleşmenin haksız ve süresinden önce feshedildiğinin ispat yükü Kaya Ticaret Ltd. Şti üzerindedir.

Medeni Usul Hukuku Bazı Pratik Çalışmaları

Diğer Pratik ve Testler İçin Tıklayınız.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.