Adil Yargılanma Açısından Masumiyet Karinesi Nedir?

Masumiyet Karinesi

Daha geniş ve üst bir kavram olan “adil yargılanma hakkı” ile bütünleşerek, onun zorunlu bir unsuru haline gelen suçsuzluk karinesi, sanığın mahkûmiyet hükmü kesinleşinceye kadar suçlu sayılmamasını, lekelenmemesini ifade eder. Sanıklık, kendine özgü bir statü olarak kabul edilmiştir. Sanık, ne masum ne de suçludur. Sanığa karşı muhtemel suçlu gibi davranılmamasını amaçlayan suçsuzluk karinesinin, birbirlerini tamamlayan iki önemli unsuru bulunmaktadır: Birincisi sanık şüpheden yararlanır ilkesidir. Diğeri ise, sanığın susma hakkıdır.

Bu iki önemli unsur ile tamamlanan suçsuzluk karinesinin sonucu ise iddiayı makul şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatın suçlayan iddiacıya ait bulunması; kural olarak sanığın suçsuzluğunu ispata yükümlü olmadığıdır. Sanığın suçluluğunu iddia eden taraf, suçluluk ispatlanmadığında sanık şüpheden yararlanacak ve davası beraatla sonuçlanacaktır.

Diğer bir deyişle sanığın suçluluğunu iddia eden makamın, bunu belirleyecek bütün suç unsurlarını ispat etmekle yükümlü olması ve kural olarak, sanığın suçsuzluğunu ispat etmekle yükümlü tutulmaması gerekir. Ancak gerek ülkemiz mevzuatında gerekse yabancı mevzuatta, bu ilkeyi ihlal eder şekilde sanığa, suçsuzluğunu ispat yükümlülüğünün getirildiği veya bazı fiili durumların varlığı halinde, suçun maddi unsurlarının gerçekleştiğini kabul eden düzenlemelere yer verildiği görülmektedir. Örneğin TCK. 578. maddede; belirli suçlardan mahkûm edilen kimseler, üzerlerinde kendi halleriyle uygun olmayan para ve eşya çıkması durumunda, bunlara meşru olarak sahip bulunduklarını ispat etmekle yükümlü tutulmuşlardır.

Bazı yazarların hareketsiz, durum veya şüphe suçu olarak nitelendirdiği bu suç, suçluluk açısından ispat yükümlülüğünü sanığa yükleyen bir karine getirdiğinden suçsuzluk karinesine dolayısıyla da adil yargılanma hakkına aykırılık oluşturmaktadır.

Suçsuzluk karinesi, dolayısıyla sanığın suçsuzluğunu ispat etmekle yükümlü tutulamayacağı ilkesini ihlal eden diğer bir düzenlemeyi de 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 4. maddesinde rastlamaktayız: Buna göre bu kanun kapsamı içinde olup da mal bildiriminde bulunmakla yükümlü olanlar, sahibi oldukları malların kanuna ve genel ahlaka uygun olarak sağlandığını ispatla yükümlü tutulmuşlardır; ispatlayamazlarsa otomatik olarak kanunun koyduğu karine gereğince suçlu sayılacaklardır.

AİHM kararlarına göre suçsuzluk karinesi gereği, her ne kadar “İddiayı ispat, iddia edene düşer.” ise de makul sınırlar içinde kalmak ve sanığın savunma hakkını ihlal etmemek şartıyla bazı durumlarda kanunen fiili veya hukuki sorumluluk karinesi kabulü suçsuzluk karinesi ilkesine aykırı düşmemektedir.

Hâkimin, sanığı şüpheden yararlandırmak hususunda mutlak takdir yetkisinin bulunduğu, mücbir sebebin sorumluluğu kaldıracağının kabul edildiği hallerde makul sınırlar aşılmış olmayacaktır. Ancak bu durumda da sorumluluk karinesinin somut olaydaki şekliyle genelde adil yargılanma hakkı, özelde suçsuzluk ile bağdaşır biçimde uygulanıp uygulanmadığına bakmak gerekir.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.