1. Anasayfa
  2. 3.Sınıf

Hukukta Karar Kavramı ve Karar Çeşitleri / Medeni Usul Hukuku

Hukukta Karar Kavramı ve Karar Çeşitleri / Medeni Usul Hukuku

Karar Kavramı ve Çeşitleri

Mahkemelerin görevi, tarafların sulh olması ya da davayı geri alması gibi istisnalar dışında, uyuşmazlıklar hakkında bir karar vermek ve uyuşmazlığı bir kararla sona erdirmektir. Mahkemenin verdiği her karar o kararın hukuka uygunluğunu göstermek açısından hukuki bir gerekçeye dayanır. O halde yargısal karar; yargı organının uyuşmazlık hakkında karar verebilmek amacıyla hukuki gerekçeye dayandırılan irade açıklamasıdır. Yargı organı, bir karar vererek uyuşmazlığın çözümü için yargılamayı ilerletmek, (ara karar), uyuşmazlığın nihai çözümüne kadar geçici koruma sağlamak (geçici hukuki koruma kararları – ihtiyati tedbir/ihtiyati haciz) ya da uyuşmazlığı çözmek ve yargılamayı sonlandırmak (nihai karar) için bir irade açıklar.

Esasen kararlar, ara kararlar ve nihai kararlar olarak ikiye ayrılır.

Ara kararlar; Hâkim karar verdikten sonra, uyuşmazlığın çözümü için yargılama faaliyetine devam ediyor, o yargılamadan veya davadan elini çekmiyorsa bu kararlar ara kararlardır. Örneğin yetki ve derdestlik itirazının kabul edilmeyerek reddedilmesi kararı ara karardır.

Nihai kararlar; Hakim karar verdikten sonra yargılama devam etmiyor, o uyuşmazlıktan elini çekiyorsa bu tür kararlar nihai kararlardır. Nihai karar veren hâkim, davada ileri sürülen talep hakkında son bir karar vermekte, uyuşmazlığı usul ya da esas bakımından sonuçlandıracak bir irade açıklamaktadır.

Kural olarak, sadece gerçek anlamda nihai kararlara karşı kanun yollarına başvurulabilir. Ara kararlara ise tek başına kanun yoluna başvurulamaz. Ara kararlara ancak esas hükümle birlikte kanun yoluna başvurmak mümkündür.

Nihai kararlar da usule ilişkin ve esasa ilişkin nihai kararlar ayırımına tabi tutulmuştur. Yargılamayı sona erdiren esasa ilişkin kararlara “hüküm” adı verilmektedir.

Usule ilişkin karar ise, davanın esası ile ilgili olmayan kararlardır. Maddi hukuktan değil, usul hukukuyla ilgili konularda verilen kararlardır. Dava ehliyetinin bulunmaması nedeniyle davanın reddi usuli nitelikte bir karardır.

Esasa ilişkin kararlar ise, hâkimin uyuşmazlığın esasını inceleyerek verdiği kararlardır. Davada ileri sürülen talepler maddi hukuk açısından incelenir, esas bakımından davanın kabulüne, reddine, kısmen kabulüne ya da kısmen reddine ilişkin verilen karardır.

Hükümler, mahkemeden istenen hukuki korumaya göre, genel olarak eda, tespit ve inşai hükümler olmak üzere bir ayırıma tabi tutulmaktadır.

Tam hüküm; davacının talebinin tümünün incelenerek reddi, kabulü, kısmen reddi veya kısmen kabulü hakkında karar verilmesidir. Bu durumda uyuşmazlığı tümü aydınlanmış ve tümü hakkında karar verilecek hale gelmiş olması halinde durumunda verilen hükümdür.

Kısmi Hüküm ise, davacının talep sonucunun bir kısmı hakkında karar verilmesi, diğer kısmı hakkında davaya devam edilmesidir. Davacının talebinin bir kısmı sonuçlandırılmıştır. Daha sonra verilecek kısmi hükümle uyuşmazlık tam olarak çözümlenecektir. Kısmi hüküm, talep ve buna uygun şekilde dava malzemesi bölünebilirse ve bölünebilir nitelikte ise söz konusu olur. Örneğin, iki ayrı sözleşmeye dayalı alacaktan, sadece biri hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilebilmesi mümkün hale gelmişse, bu kısım hakkında kısmi hüküm verilebilir. Kısmi hüküm, içeriğine göre hükmün geri kalan kısmından bağımsız olmalıdır.

Bir kısmi hükmün verilmesi için, dava konusunun sınırlanabilmesi gerekir. Yani, kısmi hükmün içerdiği kısım, dava edecek tahkikat için ayırt edilebilmeli ve kısmi hüküm devam edecek tahkikat için ayırt edilmemelidir. Örneğin, A, B den bir haksız fiil sebebiyle hastane masrafları ve sigorta masraflarını talep ediyor olsun. Bu taleplerden hastane masrafları ispat edilmiş ve hüküm verilebilir hale gelmiş ise hastane masrafları hakkında hüküm verilmesi mümkündür. **Buna karşın talep birden fazla hukuki sebebe dayanıyorsa  (sözleşme ve haksız fiil) bu durumda kısmi hüküm verilemez.

Kısmi hükme karşı ayrı kanun yollarına başvurulur, bağımsız olarak icra edilebilir ve daha sonra verilecek hükümden bağımsız olarak kesin hüküm halini alır.

Doktrinde ayrıca şarta bağlı hüküm verilemeyeceği ve hükmün şarta bağlanamayacağı yönünde çok katı görüşler vardır. Yargıtay bazı kararlarında, iki taraflı sözleşmelerde davacının edimini yerine getirmeden dava açılması halinde, mahkemenin eş zamanlı karar verilebileceği ve bunun şarta bağlı hüküm niteliğinde olmadığı görüşündedir.

Hüküm verilmesi, objektif hukukun somut olaya uygulanmasıdır. Hâkim üç aşamalı bir inceleme yapması gerekir.

  1. Somut olaya uygulanacak hukuk kuralı ve içeriği tespit edilmelidir. Uygulanacak hukuk kuralının bulunması hâkimin görevidir. Ancak dava dilekçesinin bir unsuru olarak davacı uygulanacak hukuk kuralını göstermek durumundadır.
  2. Uygulanacak hukuk kuralına ilişkin koşul vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediği incelenmelidir.
  3. İddia edilen iddiaların ispatı gerekli ise bu iddiaların ispat edilip edilmediği araştırılması gerekir.

Hükmün temelini, tarafların getirdiği tüm vakıa ve sundukları deliller oluşturur. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda ise hâkim, tarafların sundukları dışında kendisinin tespit ettiği vakıa ve delilleri de hükümde değerlendirmelidir. Davanın açılmasından sonra doğmuş olan haklar için, kural olarak aynı davada karar verilemez.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.