Hukuk ve Toplumsal Düzen İlişkisi
Hukukun çok farklı tanımları bulunmaktaysa da, hukuku düzenle özdeşleştirmek de mümkündür. Hukukun zıttı kaos, yani düzensizliktir. Hukuk toplumda bir düzen tesis eder. Bu amaçla toplumu oluşturan bireyler arasındaki ilişkileri düzenleyen çeşitli hukuk kuralları oluşturulur.
Bireyler, bir kısım haklara doğuştan sahiptir. Hukuk kurallar bu hakları güvence altına alır. Hukuk, hakları güvence altına alırken önce onları tanır. Sonra başkalarının onlara zarar vermesine karşı kişiyi korur. Hukuk doğuştan sahip olunan haklara ilaveten yeni haklar da verir. İnsanlar, örneğin, doğuştan yaşama hakkına sahiptirler. Ancak çalışarak ve kazanarak mallar edinirler. Bu mallar üzerindeki mülkiyet hakları hukuk düzeni tarafından verilmiştir. Belirli bir yaşa geldiklerinde hukuk düzeni onlara seçme ve seçilme hakkı verir.
Kişinin özgür doğduğu kabul edilir. Ama hiçbir yerde özgürlük mutlak değildir. Kişi her istediğini yapma hakkına sahip değildir. Kişinin her istediğini yapabilmesi, başka kişilerin haklarını kullanmasını engelleyebileceğinden hakları koruma adına hukuk özgürlüklerin sınırını da çizmiştir. Dolayısıyla hukuk ve hukukun koyduğu kurallar hem özgürlüklerin kullanılmasına ilişkin bir toplum düzeni sağlar, hem de, sınırsız özgürlük olamayacağından, bireyleri kısıtlar.
Hukuk kurallarının ihlali söz konusu olduğunda toplumsal düzeni sağlama adına kuralı ihlal edene karşı yaptırım söz konusu olmalıdır. Aksi takdirde kuralı ihlal eden kişi başka birinin hakkını çiğnemiş olacaktır. Örneğin haksız yere başka birinin malını çalan kişi bir taraftan hırsızlığı yasaklayan kuralı ihlal etmekte, diğer taraftan da malı çalınan kişinin mülkiyet hakkı elinden alınmış olmaktadır. Bu hukuka aykırı davranışın yaptırıma tabi tutulması zorunludur.
Hukuk kurallarına aykırı davranışların yaptırım ile karşılaşmaması onları yaygınlaştırır ve dolayısıyla toplumsal düzeni bozar. Hukuk ihlalleri önemli boyutlara ulaşırsa toplumda düzen bozulur ve kaos hüküm sürmeye başlar. Bundan sadece hakkı elinden alınan kişi değil toplumdaki tüm bireyler zarar görür.
Toplumsal düzeni sağlamak ve dolayısıyla kişilerin haklarını güvence altına almak amacıyla oluşturulan en önemli mekanizma devlet mekanizmasıdır. Devletin temel görevi hakları güvence altına almaktır. Bu bağlamda toplumsal düzeni sağlamak için hukuk kurallarını ihlal eden kişileri yaptırıma tabi tutma yükümlülüğü de devlete aittir. Devlet mekanizmasının savaşlar, isyanlar, kargaşa gibi nedenlerle ortadan kalktığı durumlar kaosla sonuçlanır. Bu tür durumlarda kimsenin hakkı artık güvence altında değildir. Güçlü olan diğerlerinin hakkına el koyabilmekte ve hiçbir yaptırımla
karşılaşmayabilmektedir. Dolayısıyla kişilerin hakları hiçbir güvenceye sahip değildir.
Devlet toplumsal düzeni sağlamak adına hukuk kuralı koyma yetkisini kendi tekelinde bulundurur. Kural ihlalleri karşısında yaptırım uygulama tekeli de devlete aittir. Demokratik devlet seçimle işbaşına gelen kişiler tarafından yönetildiği için, dolaylı olarak her birey aslında toplumun yönetimine katılmaktadır.
Seçimler demokrasinin güvencesidir. Çünkü belirli aralıklarla yapılan seçimler sonucunda toplum kendisini yönetenleri denetleyebilmekte ve onlardan hoşnut değilse onları değiştirebilmektedir.
Demokratik yönetim şekline sahip devletler kural koyma ve kurallara uymayanlara yaptırım uygulama haklarının meşruiyetini toplumdan almaktadırlar. Toplumun iradesi kuralların ortaya çıkmasında etkili olmaktadır. Toplumun iradesiyle ortaya çıkan kuralları ihlal den bireylerin toplumda yaptırımla karşılaşması ise doğal karşılanmaktadır.