Hukukun Üstünlüğünün Bağlayıcılığı İlkesi
Hukukun üstünlüğü ilkesi, devleti temsil eden kişi ve kurumların hukukun temeli olan “bireyin mal ve canını koruma” haricinde keyfice kural ve kanun yapıp bunları uygulamaya çalışmasının engellenmesi için ortaya konmuş bir prensiptir. Kısaca hukukun üstünlüğünün olduğu bir ülkede devlet, temel birey haklarını korumak dışında keyfi kurallar, uygulamalar ve yasaklar getiremez.
Devlet bireylerin mal ve canlarını korurken yani adaleti tesis ederken göz önünde bulundurması gereken en önemli meseleler, uygulamalarda eşitlik, caydırıcılık ve mağdurların vicdanı açısından tatminidir. Hukukun üstünlüğünde ise toplum, devletin vesayetinde olmadığından özgür, çoğulcu ve katılımcıdır, egemenliğin hem sahibi hem de tek kullanıcısıdır. Dolayısıyla egemenliğin “aidiyet” ve “kullanım” olarak ikiye ayrılması söz konusu değildir.
Devlet, tüm kurumlarıyla topluma hizmet ettiği sürece meşru ve yetkilidir, diğer bir ifade ile medeni ve müreffeh bir topluluk tek amaç olup devlet bu amaca yönelik araçsal bir değere sahiptir. Toplum medeni ve özgür olduğundan yönlendirilmesi ve kendi adına kararlar almaktan feragat ettirilmesi olanaksızdır, zira olaylar ve kavramlar toplum tarafından “devlet aklıyla” değil “ortak akıl” kullanılarak değerlendirilmektedir.
Devlete araçsal bir değer atfedildiğinden bu organizasyon üzerinde çok güçlü bir kamuoyu baskısı söz konusudur, dolayısıyla devletin hukuku kullanarak toplum üzerinde vesayet kurma imkânı daha teşebbüs aşamasında imkânsız denilecek kadar azdır.