Vatandaşlık Hukuku – Vatandaşlığın Kazanılma Yolları
5

Vatandaşlık, bir kişinin bir devlete olan bağıdır. Devlete aidiyetidir. Topluma ait olmanın, o sosyal toplumun özelliklerini de bir şekilde kişiye geçireceğini, bu anlamda bir aidiyetin söz konusu olacağını söyleyebiliriz. Vatandaşlığın karşılıklı bir hukuki ilişki olması sebebiyle kişiye ve devlete karşılıklı borçlar ve haklar yüklediğini söyleyebiliriz. Bu borçlardan bir tanesi kişinin vatandaşı olduğu devletin kanunlarına uyma zorunluluğudur. Esasında herkesin bu kurallara uyması beklenir. Bununla birlikte vatandaşı, yabancıdan ayıran şey vatandaşın devlete olan sadakat bağıdır. Devletin de vatandaşlarına eşit davranma yükümlülüğü vardır.

Çifte vatandaşlığı kabul etmeyen devletlerin en önemli argümanlarından bir tanesi şudur: her zaman doktrinde “bir kişi iki devletin vatandaşı olursa ve vatandaşı olduğu iki devlet arasında savaş çıkarsa hangisinin askeri olacak, kimin tarafında olacak” gibi bir görüş yer alır. Bunları zaten çifte vatandaşlık konusuna geldiğimizde uzun uzun anlatacağız. Gerçi bizde çifte vatandaşlık değil, çok vatandaşlık kavramı vardır. Kişi, hem ana babadan kan yoluyla sahip olduğu memleketine, toplumuna, milletine karşı sadakat bağına sahip olabilir hem de ekmeğini yediği, ceremesini çektiği, evlat sahibi olduğu, eğitim gördüğü bir devlete de bağlı olabilir. İlla ki birini bırakıp birine sahip olmak şeklinde bir şey beklemek kişi hakları ve insan hakları açısından kabul edilebilir bir şey değildir.

 

VATANDAŞLIĞIN KAZANILMASI

Vatandaşlığın tüm dünyada çeşitli kazanılma halleri vardır. Bunları ele alalım.

 

1- DOĞUM YOLUYLA KAZANMA

İlk kazanma esası kan esasıdır, doğumdur. Doğumu da ikiye ayırıyoruz;

  • Ana babanızdan soybağı ile aldığınız vatandaşlığı kazanma hali
  • Bir ülkede doğmuş olma hali

Bazı ülkelerin kanunlarında bir ülkede doğmuş olmak, toprak yeri esası ilk kuraldır. Bizim kanunlarımızda –eski kanunlarımız ve hatta Osmanlı dönemi kanunu- doğum esas alınmakla birlikte bunların hepsinde soybağı esasına dayanan doğum esas alınmaktadır. Kanunumuz “Türk vatandaşı anadan veya babadan doğan” ifadesi kullanılmaktadır. Dünyanın neresinde doğarsa doğsun, ana veya babadan biri Türk vatandaşı ise o çocuk Türk vatandaşıdır. Bizde toprak esası hep ikinci bir yol, istisnai bir yol olarak görülmüştür. Bir bebek bizde doğdu, anadan babadan vatandaşlık alamıyor, bu bebek vatansız kalmasın diye ona vatandaşlık verilmiştir. Ancak dediğimiz gibi istisnaidir. Vatandaşlığın bütün dünyada kazanılma yollarından en fazla karşılaşılan ikinci yol evliliktir.

 

2- EVLİLİK YOLUYLA KAZANMA

Genel kabul gören hallerden bir tanesidir. Bizde eskiden her Türk vatandaşı ile evlenen kadına Türk vatandaşlığı verilirdi. Ancak bu, yabancı erkeklere verilmiyordu. Çokça eleştirildi bu durum. Sebebi sizce ne olabilir? Sebebi; erkek egemen toplum olmamızdır. Sonradan özellikle SSCB dağıldıktan sonra durum değişiyor. Yabancıların Türkiye’de oturmak için ikamet izni; çalışmak için çalışma izni almaları gerekiyor. 2000’li yılların başında yabancı kadınlarla 35.000-40.000 evlenme oluyordu. Bu evliliklerin neredeyse %50’si muvazaalıydı. Neden? Çünkü kadın evlendiği andan itibaren nikah memuruna “Ben Türk vatandaşlığına geçmek istiyorum” dediği anda bir Türk vatandaşının sahip olduğu tüm haklara sahip oluyordu. Böyle bir durum dünyanın hiçbir kanununda yoktur. Ben buna “otomatik vatandaşlık” derdim. Sonradan bunlar yeni kanunla değişti.

 

3- İRADİ YOLLA KAZANMA

Üçüncü genel yol dünyanın her yerinde söz konusudur. Sonradan iradeyle Türk vatandaşlığına alınma yolunda başvuruda bulunuyorsunuz, bunlara biz sonradan vatandaşlığın kazanılması diyoruz. Bu usulde devletlerin inanılmaz bir takdir hakkı vardır. İkimiz de aynı şartlarda başvursak bile beni alabilir, seni almaz. Dolayısıyla bu takdir hakkı da her devletin münhasır hakimiyet hakkından ileri geliyor. İşte bunun bir görünümü de buradadır. Aynı şekilde vatandaşlıktan atarken de bu takdir hakkına sahiptir. İkimiz de aynı suçları işleyelim, beni atabilir, seni atmaz. Her devletin kanuna uygun olmak kaydıyla böyle bir takdir hakkı vardır, bizim de vardır. Her devlet vatandaşlık kanununda neye göre vatandaşlığa alacağını ve neye göre vatandaşlıktan atacağını belirler. Bu bir iç hukuk kanunudur. Hakimiyet hakkından gelen bu hukuki tasarruf sonsuz mudur? Yani bir devlet istediği her kimseyi vatandaşlığa alabilir mi? Vatandaşlığa kabul edilme kurallarının milletlerarası hukuka, vatandaşlık hukukunun genel prensiplerine ve milletlerarası sözleşmelere de uygun olması gerekir. Vatandaşlığın çeşitli prensiplerinden bahsedelim.

Milletlerarası Özel Hukuk Bazı Ders Özetleri

Miras Hukuku Diğer Ders Özetleri İçin Tıklayınız.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

Sizin bu konudaki yorumunuz nedir?

Yorumlar (5)

  1. Hocam detaylı bir anlatım olmuş eline sağlık

  2. çok bilgilendirici bir yazı olmuş ellerinize sağlık teşekkür ederim

  3. Yazdığınız yazıdaki bilgiler altın değerinde çok teşekkürler bi kenara not aldım.

  4. Hocam detaylı bir anlatım olmuş eline sağlık

  5. Emeğinize sağlık, bilgilendirmeler için teşekkür ederim.

Sizin bu konudaki yorumunuz nedir?