Sosyal Güvenlik Teknikleri ve Tarihsel Gelişimi

SOSYAL GÜVENLİK TEKNİKLERİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ

          Sosyal güvenlik teknikleri, “bireysel” ve “kollektif” olarak ikiye ayrılır.

Bireysel Teknikler (Tasarruf):

Bireysel teknikte başkaları işe karışmaz. Kişi kendi sosyal güvenliğini kendi sağlar. Tasarruf, kişinin gelecekte karşılaşılması muhtemel bir sosyal riske karşı önceden gelirinin bir kısmını kullanmayıp kenara ayırmasıdır. Mesleki Sorumluluk sigortası ve bireysel emeklilik bireysel teknikler arasında sayılabilir.

 

Kollektif Teknikler:

Sosyal güvenlik fikri bugün yükün dağıtılması ve başkalarının da işe karışmasını zorunlu kılmaktadır.

  1. Yardım: Dini, ahlaki bir borçtan ya da örf veya adetten doğar. Loncalar, esnaf birlikleri ve kardeşlik dernekleri de bu görevi üstlenmiştir. Almanya’da sosyal güvenlik rejiminin kurulmasının en önemli nedenlerinden birisi de sanayileşmenin ortaya çıkardığı yoksulluk ve dilenciliktir.
  2. Yardımlaşma Sandıkları: Sosyal güvenlik sisteminin en ilkel şeklidir ve MÖ 2000 yıllarda bile görülür. Yardımlaşma sandıkları, üyelerinin güçleri oranında katıldıkları bir fondan, ileride muhtaç hale düşecek üyelerine yardım yapmak amacıyla kurulur. Eski Roma’da “collegia” ları karşılıklı yardımlaşma esasına dayanır. Bunlar aslında üyelerine hastalık ve kaza anında yardım yapan, gelir kayıplarını karşılamaya çalışan meslek örgütleriydi. Bunların çoğu özel hukuk, bir kısmı da kamu hukuku tüzel kişisiydi. Ortaçağın sonların doğru kiliselerde de bağışlarla oluşan fonlardan yardımlar sağlanırdı. 13 yy dan itibaren esnaf sınıfının Avrupa’da ve Anadolu da kurdukları Loncalar bu alanda önemli hizmetler görmüştür. Anadolu Selçuklu Döneminde görülen ahilik teşkilatı belirli bir mesleğe mensup esnaf arasında kardeşlik ve karşılıklı yardımlaşma esasına dayanıyordu. Osmanlılarda esnaf loncalarının kurdukları sandıklara “orta sandığı” veya “teavün sandığı” denirdi. Avrupa’da ve İngiltere’de bu tür kardeşlik ve yardım sandıklarının doğum, iş kurma evlenme veya cenaze gibi birçok sosyal yardım yaptığı bilinir. Günümüzde bazı meslek odaları ve sigorta şirketlerinde kamusal sosyal sigorta kurumunun yerine geçecek ve kanunla düzenlenecek kadar önemli sandıklar mevcuttur.

 

İşverenin Sorumluluğu:

İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık gibi riskler karşısında bunun sorumluluğunu ekonomik yönden daha güçlü olan işverene yüklemek de bir çare olarak görülmüştür. 1871 tarihli Alman İmparatorluk Sorumluluk Kanunu bu alandaki en eski kanundur. 1897 yılında Birleşik Krallık ’ta kabul edilen “İşçilere Tazminat Ödenmesi Hakkındaki Kanun” bu konuda dünyada çıkarılan kanunlardan ilkidir. Bu kanun kusuru olsun veya olmasın iş kazasına uğrayan işçiye tazminat ödemekle yükümlü tutmakta idi.

 

Özel Sigortalar:

Sosyal güvenlik teknikleri içinde gelişmiş bir tekniktir. Sigorta her şeyden evvel kişileri güvence altına almayı amaçlar. Bu kavram, benzer belirli tehlikelere maruz çok sayıda kişinin bir araya gelmesinden doğan bir topluluğa dahil kimsenin ileride bir tehlikeye maruz kalması halinde gerçekleşen tehlikenin yarattığı zararların sigortacı tarafından tehlike topluluğuna mensup kişilerden önceden alınan belli bir prim karşılığında giderilmesine yönelik kavramdır. Topluluk gönüllü olabileceği gibi zorunlu da olabilir.

Sigortada, tehlikenin zararlı sonuçları bir topluluk arasında dağıtılarak azaltılmaktadır. Amaç aynı veya benzer rizikolara maruz mümkün olduğu kadar fazla kişilerin toplanarak rizikonun gerçekleşmesi halinde ödenecek tazminatı karşılayacak tarzda ayarlanmasıdır. Özel sigortalar zorunlu veya isteğe bağlı olabilir. Sosyal güvenlikte özel sigortadan yararlanma fikri Birleşik Krallıkta ortaya atılmıştır. Ancak sigorta sisteminin genelde isteğe bağlı olarak çalışması ve sigorta şirketlerinin ana amacının kar etmek olgusu olması kişilere tam bir sosyal güvence sağlamamaktadır. Ülkemizde de 2001 yılında belli şartları yerine getirmek şartıyla özel emeklilik şirketleri aracılığıyla yaşlılık aylığı sağlayan “Bireysel Emeklilik Kanunu” çıkartılmıştır. Bu sosyal güvenlik sistemine ek nitelikte bir sosyal güvenlik programıdır. Ancak bugün Dünyada Şili ve bazı Güney Amerika ülkeleri dışında sosyal güvenlik rejimini tamamen özel şirketlere bırakmış ülke yoktur.

 

Sosyal Sigortalar:

Sosyal güvenlikte en gelişmiş tekniktir. Bir ülkede çalışanların maruz kalabilecekleri belli sayıdaki sosyal riskin zorunlu olarak işçi ve işverenin katılmasıyla devlet tarafından kurulup örgütlenen fakat özerk yönetilen bir kurum tarafından karşılanmasına yönelik sigorta tekniğidir. Katılmalı bir sosyal güvenlik rejimidir.

Prim ücretin yüksekliğine göre belirlenir. Genel olarak, işçi, işveren ve devlet üçlüsünün mali desteği ile gerçekleşir. Sosyal sigorta sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak, zayıfı korumayı böylelikle varlıklı ve varlıksızlar arasında sosyal denge sağlanmasını amaçlar. En büyük özelliği ilgililerin katkısının zorunlu olmasıdır.

Modern anlamda ilk sosyal sigorta sistemi Alman Başbakan Bismark’ın girişimiyle İmparator I. Wilhem tarafından kurulmuş ve tüm dünyaya yayılmıştır. Sosyal sigortaların dokuz ana kolu vardır. Türkiye’nin de taraf olduğu ILO’nun 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Hakkında Sözleşmesine göre bunlar;

  • Hastalık halinde sağlık yardımları
  • Hastalık Ödenekleri
  • Analık
  • Sakatlık
  • Yaşlılık
  • İş kazası ve meslek hastalıkları
  • Ölüm
  • Aile yardımları
  • İşsizlik sigortası

Ülkemizde “aile yardımları dışında” diğer tüm sosyal sigorta kolları işlev görmektedir.

 

Sosyal Yardımlar ve Sosyal Hizmetler:

İlk kez 19 yy da yapılmaya başlayan sosyal yardımlar bugün sosyal sigortalarla birlikte sosyal güvenliğin iki ana kolunu oluşturur. Sosyal yardımlar sosyal sigortalar kadar örgütlü değildir. Kamu yardımları adı da verilen bu yardımlar yoksul, muhtaç veya az gelirli kişilere “devlet bütçesinden” yardım yapılması esasına dayanır. Sadece vergilerle finanse edilir. Buna “katılmasız sosyal güvenlik rejim” adı da verilir. Bugünkü Yeni Zelanda sosyal güvenlik sistemini esas itibariyle “sosyal yardımlara” (katılmasız rejime) dayandırmıştır.

Son yıllarda dünyada sosyal yardımların yanında “sosyal hizmetler” ya da sosyal refah hizmetleri” adı verilen yeni bir kavram ortaya çıkmıştır. Bundan bireylerin o ülkenin genel şartları çerçevesinde insana yaraşır bir biçimde varlıklılarını sürdürebilecekleri bir ortam yaratmaya, sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümüne yardımcı olmaya yönelik tüm hizmetler anlaşılır. Bu hizmetler çocuk bakımı, muhtaç çocukların korunması, yaşlı sakat ve hastalara bakım ve yardım vb. Bu hizmetler özel gönüllü kuruluşlar yardımıyla da karşılanmaktadır. Sosyal yardımlar daha çok parasal edim veya belirli hizmet sunma biçiminde ortaya çıkmaktadır.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.