Mülkiyet Hakkının Sınırlandırılması
Mülkiyet hakkı sınırsız olmakla beraber mülkiyet hakkının kullanımı kanunla sınırlandırılabilmektedir. Roma’da mülkiyet hakkının toplum zararına kullanılamayacağı prensibi vardı ve buna uyulmasını kontrol etmek censor’ların faaliyet alanına girerdi. Mülkiyet hakkına getirilen sınırlamalar esas itibariyle iki ana grupta toplanırdı:
1- Kamu Hukuku Alanındaki Sınırlamalar:
Roma hukukunda mülkiyete kamu yararı düşüncesiyle bazı sınırlamalar getirilmiştir. Emredici nitelikte olan bu sınırlamaların kaldırılması mümkün değildi. Cumhuriyet devrinin sonlarından itibaren mülkiyetin dokunulmazlığı fikrinin iyice hakim hale gelmesiyle devletin ferdi mülkiyete müdahale sayılabilecek davranışlardan kaçındığı görülmektedir. Bu devirlerde devletin ferdin hakimiyet alanına zorla girmekten kaçındığı anlaşılmaktadır. Çok gerekli hallerde devlet parasını ödeyerek ferdin mallarını satın alırdı. Dominatus devrinden itibaren ise, ferdi hürriyetlerin kısıtlandığı, arazilere el konulduğu ve fertlere çeşitli yükümlülükler getirildiği görülmektedir.
2- Özel Hukuk Alanındaki Sınırlamalar:
Bu sınırlamalar da kendi içinde ikiye ayrılmaktadır:
a- Tasarruf Yetkisinin Sınırlandırılması:
Esas itibariyle principatus devrinden itibaren görülmeye başlanmıştır. Bu kısıtlamalar kanundan, magistra’nın emrinden veya hukuki muamelelerden doğabiliyordu. Üzerinde ihtilaf olan bir mal satılamıyordu. Iustinianus devrinde bu tip sınırlamalar artmış ve bu sınırlamalara rağmen yapılan devir muamelelerinin geçersiz olduğu kabul edilmiştir.
b- Komşuluk Hukuku Alanındaki Sınırlamalar:
Bu sınırlamalar yan yana bulunan ve farklı kişilere ait olan gayrimenkullerin yerel bağlılığından doğmaktadır. Her malik kendi gayrimenkulünün sınırları içinde mülkiyet hakkını istediği şekilde kullanabilirdi. Mülkiyet hakkından gereği gibi istifade edebilmesi için bir malikin icabında komşu gayrimenkule müdahale sayılabilecek davranışlarda bulunabileceği ve komşu gayrimenkul malikinin bu müdahalelere rıza göstermesi gerektiği kabul edilmiştir.