İspat Yükü Kavramı / Medeni Usul Hukuku

İspat Yükü Kavramı

Hâkim bir davada hangi vakıanın ispat edilmesi gerektiğini belirledikten sonra bu vakıanın kim tarafından ispat edilmesi gerektiği sorunu ve sorusuyla karşılaşılır. Buna “ispat yükü” denir. Kural olarak ispat yükü HMK m.190 göre davacının üzerindedir. Eğer davacı iddiasını ispat ederse bu sefer ispat yükü davalıya geçer. Bir hukuk kuralının somut olayda uygulanması, bu hukuk kuralının koşul vakıasını oluşturan somut vakıaların mevcut olayda gerçekleşmesine bağlıdır. Bir vakıanın, gerçekleşip gerçekleşmediğini, taraf ispat etmelidir. İspat yüküne ilişkin kuralar, somut vakıanın ispatsız ve belirsiz kalması durumunda hangi taraf aleyhine karar verileceği konusuna cevap verecektir.    

İddia edilen vakıaların ispatlanamaması halinde hâkim ispat yükü bulunan taraf aleyhine karar verecektir.

İspat yükü, belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda vakıa iddiasında bulunan taraf düşen usuli bir yüktür. Yani ispat bir mükellefiyet değil, bir yüktür. Yük yerine getirilmediğinde aleyhine olan sonuca katlanma söz konusudur. Yani bir olay ispatsız kaldığında o husus kimin aleyhine karar verilecekse ispat yükü o taraftadır.

İspat yükü, objektif ve sübjektif ispat yükü olarak iki ayrılır.

Objektif (Maddi) İspat Yükü; Hükmün temelini oluşturan olayların ispat edilememesi halinde belirsizliğin rizikosunu kimin taşıyacağını ifade eder. Yani iddianın ispatsızlığının sonuçlarını açıklar.

Sübjektif İspat Yükü(Delil İkame Yükü)ise; çekişmeli olayların ispatı için hangi tarafın hangi tarafın delil ikame edeceğini belirler.  Bu sadece taraflarca hazırlanma ilkesinin uygulandığı davalarda geçerlidir.

Mahkeme önce sübjektif, sonra da objektif ispat yükünü belirlemelidir.

İspat yükünü taşıyan taraf, delil sunmazsa, mahkeme onun delil sunmasını istemelidir. Buna rağmen delil sunmazsa, mahkeme diğer tarafın yani delil sunma yükü taşımayan tarafın delillerini inceleme ihtiyacı olmaksızın davanın reddine karar verebilir.

İspat Yükü Kuralı

Hâkim olayın ispat edilmemiş olması halinde, ispat yükü kuralına dayanarak, ispat yükü üzerine düşen tarafın aleyhine karar verecektir. TMKm.6 göre de “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” HMK m.190/1 e göre ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”

Burada vakıayı hangi tarafın ileri sürdüğü değil, o vakıadan hangi tarafın lehine hak çıkardığı önemlidir. Bu taraf her zaman davacı olmayabilir. Zamanaşımı def’inde olduğu gibi davalı da olabilir.

İspat Yüküne İlişkin Özel Durumlar

a. Kanunda gösterilen durumlarda, kanunda gösterilen taraf ispat yükünü taşır. İspat yükünün özel kanun hükümleriyle belirlendiği hallerde artık genel kurala dayanılmaz. Örneğin TMK m. 294 “İtiraz eden, kocanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür.” Tazminat davalarında kusurun ispatı davacıya aittir. Kusursuz sorumluluk hallerinde kanun, kusursuzluğun davalı tarafından ispat edilmesi gerektiği hükmü konmuştur.

b. İspat yükü normal durumun aksini iddia eden taraf düşer.

c. İddiasını yasal bir karineye dayandıran taraf da iddia konusu olan ve uygulanacak hukuk kuralının koşul vakıasında belirtilen vakıayı doğrudan ispatla yükümlü değildir. Ancak karineye dayanan taraf, uygulanacak normun koşul vakıasını ispat etmek zorunda değilse de karine temelini oluşturan somut vakıayı ispat etmekle yükümlüdür.

d. Taraflar arasında bir vakıanın ispat yükünün kime alacağı ile ilgili ispat yükü sözleşmesi yapılabilir. Bazı olayların tartışmasız olarak kabul edileceği de önceden kararlaştırılabilir. Bu ancak maddi hukuk için, tarafların tasarruf edebileceği konuya ilişkin olmalıdır. Örneğin babalık davasında kimin baba olduğunun nasıl ispat edileceği ile ilgili bir sözleşme yapılamaz. Genel işlem sözleşmelerine aykırı bir şekilde taraflardan birisinin aleyhine ispat yükü sözleşmesi geçersizdir.

Delil İkame (Gösterme) Yükü

Bir davada tarafların kendi vakıa iddialarının doğru olduğu veya karşı taraf iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlayabilmek için çekişmeli vakıalar hakkında deliller (ispat araçlar) sunarak gerçekleştirdikleri usul faaliyettir. Kısacası kendi lehine karar verilmesini sağlamak için delil sunma faaliyetidir. Delil gösterme ispat yükünün yerine getirilmesinin biçimi ile ilgilidir. İşte bu delillerin gösterilmesi faaliyeti konusundaki yük (külfet) delil ikame yükünü belirler. Kural olarak ispat yükü ve delil gösterme yükü aynı kişi üzerindedir.

Delil ikame etmemenin veya delil ikame etme faaliyetinin başarısız kalınmasının yaptırımı aleyhte sonuçlara katlanmaktır.

Karşı Delil: Delil gösterme yükü davacıda ise ve delil gösteremez ise davası reddedilir. Karşı delilde taraf karşı tarafın delil göstermesini beklemeden elindeki delilleri gösterebilir. Karşı delilde bulunan kişide ispat yükümlülüğü oluşmaz. Delil gösterme yükü olmamasına rağmen, delil göstermekle yükümlü olan tarafın iddialarının doğru olmadığını ispat için, karşı taraf da delil gösterebilir. Bu tür delillere karşı delil denir. İspat yükü kuralları maddi hukuka, delil ikame kuralları ise usul hukukuna ait kurallardır.

Soyut Delil İkame Yükü: Mevcut bir davanın gidişatına bağlı olmaksızın, taraflardan birisinin aleyhte bir kararla karşılaşma tehlikesini bertaraf etmek üzere, belli bir koşul vakıa unsuru hakkında delil ikame etme yükü olarak tanımlanabilir. Bu yük objektif ispat kurallarına göre dağıtılır.

Somut Delil İkame Yükü: Hâkim vakıalar hakkında belli bir derecede bilgi sahibi olduğu, bir davanın, ikame edilen delillerin durumuna göre (özellikle ispat faaliyeti için) taraflardan hangisinin delil ikame etmeye davet olunacağı ile ilgilidir. Somut delil ikame yükü ispat kurallarıyla ilgili olmayıp, tamamen delillerin değerlendirilmesi faaliyetine bağlıdır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, bir hukuk kuralına göre kim, o kuralın koşul vakıalarının somut olarak gerçekleşmiş olduğu konusunda lehine hak çıkarıyor ise o kişi ispat ve soyut delil ikama yükü taşır.

İspat Konusundaki Yüklerin İspat Faaliyetine Etkisi

Her bir bağımsız vakıa hakkında iddia, somutlaştırma, ispat ve delil ikame yükü tespit edilir. Kronolojik olarak bu yükler, iddia yükü, somutlaştırma yükü, ispat yükü ve delil gösterme yükü olarak sıralanabilir.

Ancak bu kronolojik sıranın izlenmesi her zaman gerekmez. Zira ispat yükününü belirlenebilmesi için, ispatı gereken vakıa ispatsız kalmış olmalıdır. Çünkü bir vakıa ispat edilemediğinde, o vakıa ile ilgili kimin aleyhine karar verileceği önemlidir. Şayet ispat yükü üzerine düşmeyen tarafça da, o vakıanın aydınlatılması için yeterli ispat faaliyetinde bulunulmuş ve vakıanın gerçekliği yeterince aydınlanmışsa, artık ispat yükünün kimde olduğunun bir önemi yoktur.

İspata ilişkin faaliyet içinde hâkim öncelikle iddia edilen vakıanın ispatına ihtiyaç olup olmadığı belirlenmelidir. İddia edilen vakıa, uyuşmazlığın çözümünü etkileyecek nitelikteyse, bu takdirde bu yüklerin bir önemi vardır.

İspat yükü davacıda olmasına rağmen, davalının gösterdiği delillerle de vakıa yeterince ispat edilmiş ise artık ispat yükününü kimde olduğunun bir önemi kalmamıştır. Aynı durum somutlaştırma yükü içinde geçerlidir.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.